Gerçeklerle yüzleşelim

Avrupa Şampiyonası’nın ikinci maçını da kaybettik. Elbette morallimiz bozuk. Büyük beklenti içerisindeydik. İtalya yenilgisi sonrası Galler’den puan ya da puanlar almayı düşünüyorduk. Umduğumuz gibi olmadı. Açılış maçında 3 gol yiyen Milliler, ikinci karşılaşma da da 2 gol yiyerek iki karşılaşmada 5 golü kalemizde gördü.

İşin ilginç yanı eleme karşılaşmalarında en az gol yiyen Milli Takım, şampiyonanın en çok gol yiyen takımı olmaya doğru gidiyor.

Fransa galibiyeti sonrası büyük umutlar beslenen takım, sanki orada kalmış gibi. Tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşadığımızı söyleyebiliriz.

Oyun planımızı sahaya yansıtamadık. Genel görüntü iyi değildi. Çok pozisyon vermek anlaşılır gibi değil. Ne savunmayı yapabildik, ne de hücumu. Sergilenen kötü oyun sonucu pozisyon üretemedik. Organizasyon hiç yoktu. Bir telaş vardı. Pas alışverişleri bile normal değildi. Orta saha yine çok kötüydü. İkinci yarı, tıpkı İtalya maçında olduğu Ozan ve Okay oyundan alındı. Gerçek acımasız. Bir tokat gibi çarptı açıkçası.

Neydi bu gerçek?

Futbol artık bizim anladığımız gibi oynanmıyor. İzlediğimiz maçlara baktığımız da, fizik gücünün çok önde olduğu ortaya çıkıyor. Hızlı oyun ve rakibe göre taktik modern futbolun olmazsa olmazı.

Milli Takım teknik kadrosu, rakiplerimizi yeterince analiz etmişler mi sorusu ister istemez akla geliyor.

Galler, İsviçre maçındaki oyunu oynamadı. Bizim takımımızı daha iyi çalışmışlar. Zaaflarımızı anlamışlar. Savunma arkasına atılan toplarla sonuca gittiler. Kenarları çok iyi kullandılar. Uzun toplarda başarılıydılar. Sol bek hiç oyunda yoktu. Kazandığımız topları bile nasıl kullanacağımızı bilmiyorduk.

Teknik direktör Şenol Güneş’e de sormak gerekir. Hazırlık maçlarında neden ideal kadro ile oynayıp bir oyun planı geliştirmedi?

Orta sahada daha iyi topa basan, pas yapan, teknik becerisi yüksek oyunculara yer verilmedi?

Karşılaşmanın ilk 25 dakikası sahamızdan çıkamadık. Yediğimiz gol tam bir derslikti. Galler aynı pozisyonu 3 kez denedi. Sonunda golü attılar.

Futbol endüstrisi diye adlandırdığımız yeni futbol anlayışına uzak kaldığımızı bir gerçek. Takımlar artık bir teknik direktörün insiyatifine bırakılmıyor. Arkasında en az 7 kişilik bir ekip bulunuyor. Analizcisinden, taktik geliştiricisine kadar. Teknolojinin yaşamın her alanın da etkili olduğu bir süreç yaşıyoruz. “Hadi aslanım!” dönemi çoktan geçti. Kendimizi bu gelişen dünya futboluna göre hazırlamak zorundayız.

Şampiyonanın ilk maçlarını izlediğimizde, futbol olarak çok geride kaldığımız bir gerçek. İtalya, Fransa, Almanya, İspanya, Portekiz’in oynadığı futbola bakınca aldığımız sonuçlara üzülmemek gerekir. Büyük fark olduğu ortada.

İşin ilginç yanı, Milli Takım’da oynayan oyuncuların büyük çoğunluğu Avrupa’nın çeşitli takımlarında forma giyiyorlar. Tecrübe olarak bir sorun olmadığını söyleyebiliriz.

Peki, sorun nerede?

Öncelikle, büyük beklenti oyuncuları da, futbolseverleri de gerçekten uzaklaştırdı. Şenol Güneş ve ekibi iki maçın analizini yaparken, özeleştiri yapmalılar. Seçilen kadronun doğruluğu sorgulanmalı. Rakibe göre bir ekip ve kendi oyununu oynama becerisi üzerine çalışılmalı.

İtalya maçında bu orta saha ile olmaz görüşü ağırlık kazanırken, ikinci karşılaşmaya aynı kadro ile çıkılması yadırgandı.

İyi oynamadığımız ortada. Faturayı oyunculara kesmek işin kolayı. Asıl sorun, kadroyu seçen, taktik veren teknik kadroda.

Yenmek ve yenilmek futbolun doğasında var. Önemli olan ne yaptığınızdır? Ne oynadığınızdır. Nasıl yaratıcı oyuncu önemliyse, yaratıcı akıl da o kadar önemlidir. Bunu da yapacak Şenol Güneş ve ekibidir…

About bahishaber24

Check Also

Erkek voleybolunda Fransa finalde

Erkek voleybolunda Fransa finalde

AA Fransa, Ariake Arena’daki yarı final mücadelesinde Arjantin ile karşı karşıya geldi. Rakibini 3-0 mağlup …

Translate »